Bakmayın
siz bazılarının hasretle “Ah o eski zamanlar”deyişine.Bunların
özlem çektiği yıllarda aslında ülkemizin durumu bugünkünden
çok uzaktı.Yoksulluk diz boyu, derler ya işte o günler öyle idi.
O günlerin en güzel taraflarında
biri belki,akrabalık,komşuluk,arkadaşlık ile dostlukların samimiyete
dayalı olması idi.Şimdilerde bunlar neredeyse ortadan kalktı.Çıkar
hesapları hep önde.Ah diyenlerin bir kısmı sadece çocukluk
dönemlerindeki masumiyetlerini arıyorlar.Keşke,mümkün olabilse
de hepimiz masumiyetimizin zirvede olduğu o günahsız günlerimize
dönebilsek.Ama geçti Bor'un pazarı...İstesek te artık o günlere
dönüş mümkün değil.
Özlemi
çekilen güzel hasletlerin yanı sıra bir de hiç arzulanmayan
çirkinlikler de vardı.Bir nesil,günde ortalama üç beş insanın
öldürüldüğü yılları yaşayarak bugünlere geldi.O günleri
yaşayıp ta şimdi, “Ah o günler...” diyen bazı insanların
ahında özlem yoktur;belki kahırlanma vardır:Biz nasıl oldu da bu
hallere düştük,diye.
Çocukluk
günleri bitip gençliğe geçerken dönülen dönemeçte kimi
çocuklar canavarların kucağına düştü.Canavarların tuzağına
düşenlerin bir kısmı iflah olmaz birer hain olarak yollarına
devam ederek bugünlere kadar geldiler.Bunlar,din,en başta olmak
üzere bütün değerlerine düşman
oldular.Vatanmış,milletmiş,devletmiş onlar için bir anlam ifade
etmez.Fakat yeri ve zamanı gelince ağızlarından da düşürmezler.En
son Süriye'de bulunan Süleyman Şah Saygı Karakolu'nun yeri
değiştirildiğinde nasıl vatansever (!) olduklarını gördük.Bu
tip insanların ahlarında bile geçmişte beceremedikleri
hainliklerinin pişmanlığı var.Hayalini kurdukları devrimleri
göremeden -ahirete inanmadıklarına göre- çürümek üzere
toprağa girmek korkusu ile ah.. çekmeye devam ediyorlar.
İnsanları
köleleştiren ve “sürü” muamelesine tabi tutan ideolojilerin
önünde ki en büyük engel daima din olmuştur.Çünkü,din
insanları,bir diğerinden bağımsız bir birey olarak ve her şeyin
en iyisine layık ve bütün mevcudatın kendi emrine amade kılındığı
bir şekilde değerlendiriyor.Hayvanlar aleminde bile “komün”
hayatının kendiliğinden tezahür eden kuralları
vardır.Büyükbaş,küçükbaş,yabani,yırtıcı,etçil,otçul,uçan,sürünen
hayvanların bir arada ve aynı “kom” da yaşamaları mümkün
değil.Her biri tek başına bir varlık olan insanlar için “komün”
hayatının düşünülmesi için,insanın “insan” denilen
varlığa düşman olacak derecede aklî zaafiyet sahibi olması
gerekir.
Din
düşmanlığının teröristlerce ilk sırada değerlendirilmesi
boşuna değil.Çünkü dinsizlik teröristlere her alanda “özgürce”
hareket edebilme imkânı veriyor.Ahlak ve vicdan asla dinin verdiği
değerleri sağlayamıyor.
Şimdilerde bazı örgütleri
(Daiş,Elkaide vb.) dillerine dolayıp,ısrarla kamuoyunda “Müslüman
terörist” imajı için gayret gösterenler,aslında kendi terör
ve teröristine haklılık kılıfı bulmaya
çalışmaktadırlar.Müslüman, Maide
suresindeki 32.ayette açık bir şekilde ifade edilen
“...Kim
bir insanı,insana karşılık olmaksızın ya da yeryüzünde bir
bozgunculuğa karşılık olmaksızın öldürürse,sanki bütün
insanları öldürmüş gibi olur.” hükmüne
iman etmiştir.Ayrıca “İyilik ve takva
konusunda yardımlaşın,günah ve saldırganlık konusunda
yardımlaşmayın.” (Maide
suresi ayet:2) emri ilahisine şek ve şüphe olmaksızın
iman etmiştir.Terör insanlık için beladır.Tasvip edilecek hiç
bir yanı yok.Toplumun huzurunu bozan,can güvenliği teminatını
hiçe sayan,anarşi ,kaosu,fitne ve fesat çıkaranlar lanetli
suçlulardır. Kısa ve net:Müslüman terörist olmaz.
Ülkemizde
ki terör, esas itibarıyla komümizmden kaynaklıdır.Komünizm veya
onun türevlerinden fikren beslenenlerin eninde sonunda kaçınılmaz
bir son olarak varacakları aşama terördür. Çünkü, şimdiye
kadar komünizm,hiç bir ülkede terör ve savaş olmadan gönüllü
kabullenilen bir rejim olarak ortaya çıkmadı.Bütün komünist
ülkelerde bu şaşmaz kural geçerlidir.
Lenin
terörü şöyle tanımlamış: “Terör savaşın belirli bir
zamanında,güçlerin belirli bir durumunda,kesin savaşın
varlığında,yararlı ve hatta esas mücadele olabilecek askeri
eylem biçimlerinden birisidir.” ve “ Biz terörü asla
redetmedik.Ve redetmeyiz de.” (Ajlan
Sayılgan,Ansiklopedik Marksist Sözlük)
Birçok
ülkenin terör örgütleri listesinde bulunan
DHKP-C,Marksist-Leninist yani komünist bir örgüttür.Örgütün
amacı,Lenin'in “..esas mücadele...eylem biçimlerinden” kabul
ettiği terör vasıtasıyla ülkemizde komünist bir yönetim
gerçekleştirmektir.
Barış
sürecinin tesisi ve devamlılığını sağlama kapsamında yapılan
görüşmelere Öcalan'nın da açıktan destek ve PKK'ya talimat
vermesiyle , PKK'nın silah bırakma noktasına gelmiş olması
bilindik hain odakları oldukça telaşlandırdı.Ülkemiz üzerinde
hesabı olanlar hemen devreye girdiler.Yani bir bela biterken bir
başkası otomatik olarak devreye giriyor.
İstanbulda,Adalet
Sarayına avukat kimliği ile girdikleri belirtilen teröristler
öldürülmeden önce Cumhuriyet Gazetesi muhabirine ropörtaj
vermişler.Gazete de bu teröristler için “eylemci” ifadesini
kullanarak,eylemi yapmaya mecbur bırakıldıkları gibi akıllara
ziyan cümleler kullanarak güya haber yapmış.Haberden çok reklam
ve teröristleri savunma ve onlara “haklılık” gayreti içinde
oldukları dikkatlerden kaçmıyor.Terör ve teröristi savunmanın
hiç bir gerekçesi olmaz.Olamaz..Ha,komünistlerin savunması
doğaldır.Çünkü onlar için terör “esas mücadele” olarak
kabul edilmiştir.
Bizim
geçmişimizde Marksizmin anlattığı manada hiçbir zaman “sınıf”
yaşantısı olmadı.Marksist ideolojinin tuzağına bilmeden
düşenlerin yanı sıra bilinçli bir tercih ile Komünist
olanlar,sırf ideolojilerini haklı çıkarmak adına,aslında var
olmayan bir “işçi sınıfı” anlayışı oluşturma çabasına
girdiler.Eğer,topluma “İşçi sınıfı” anlayışı
yerleştirilebilse onları yönetmek ve gütmek çok kolay
olacaktı.Ama beceremediler...
Çocukluktan
gençliğe doğru yol alırken dönülen dönemeçte komünistlerin
ağına düşenler, yaşlanmış olsalar da alışkanlıkların çok
etkisinde kaldıklarından sağlıklı düşünebilme ve gençleri
doğru yollara yönlendirme melekelerini de yitirmiş haldeler. “Ah
o eski günler” diye iç geçiren kaşarlanmışların bu ülkeye
ve insanlarına zere kadar faydaları olmamıştır.Onlar kaos ve
anarşiden beslenen parazitlerdir.
Komünistlerimizin
en belirgin bir özelliği,genelde varlıklı insanlar
olmasıdır.Halkın çocukları, fikren zehirlenip
dağlarda,sokaklarda ve mahzenlerde bir yaşama ve sıkıntlara
mahküm edilirken onlar hep varlık içinde rahat bir hayat yaşamaya
devam ettiler.
Her
alanda gelişen bir Türkiye'den rahatsız olanların ahlarında
sinsilik var,ihanet planları var.Eski Türkiye'ye dönüş olmasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder